Din Kültürü, İslam Dini

Dini ilimler ve usulü

Dini ilimler ve usulü

 

Günümüzde birçok insan ibadetler ve dini hükümler noktasında hocalara itibar etmek yerine açıp kitapları kendileri okumayı tercih ediyorlar fakat bu doğru bir davranış değildir. Elinize aldığınız kitaba gelene kadar aşamalı olarak okumanız gereken birçok kitap olduğunu unutmayınız. Bu işi ehline bırakmak her işte olduğu gibi elzemdir. Hiç kimse dışarıdan tıp kitaplarını okumuş kişilere ameliyat için güvenmez, hiç kimse dışarıdan hukuk kitapları okumuş birisinden davasına bakmasını istemez. Mesele burada diploma değil mesele yetkinlik ve ehil olabilmedir. Durum böyleyken hiç kimsede dini ilimleri dışarıdan okuyup meseleler hakkında hüküm verici nitelikte konuşmamalıdır. Bilgi verici üslup olabilir ama hüküm verici iddialı bir üslup ehil olmayı gerektirir. Dini ilimlerde ehil olmak öncelikle bir hocanın tedrisinden geçer. Eskiler bir hocadan okumamış olanın ilmine güvenilmez derler. Hoca bir gözetmendir, yoldaştır. Hele bir de ilim yolculuğunda iseniz bir hoca olmadan belki de hayatınızda hiç karşılaşmadığınız karşılaşsanız dahi mahiyetine varamadığınınız çöldeki kum fırtınası misali zorluklarda önünüzü göremezsiniz. İlim tahsili olmadan ilmi meselelerde birkaç kitap okumuş olarak konuşmak hayatını bu yolda harcamış kişilere hakaret niteliğinde olacaktır. Dünyaca ünlü bir profesörün karşısında herkes pür dikkat ağzından çıkanları dinler, o bir şey tavsiye etse eksiksiz yapmaya gayret gösterir. İslam dünyasında ne yazık ki hocalara itibar edilmez olmuş hatta ve hatta eski hocalara bile itimat kalmamış onlar bile küçümsenir olmuş.

 

Yakın zamanda vefat eden Fuat sezgin gibi bir İslam düşünürünün hayatını bilmeyen kendini hoca zanneden birçok boş insan vardır veya ilimden bahseden ilimsiz insanlar doludur ortalık. Fuat hoca günde 17 saat çalışan birisi olarak alman düşünür Carl Brockelmann’ın günde 24 saate yakın çalışmasına özenerek iç geçiren birisidir. Şimdi günümüzde hangi ilimden bahseden insan gününün sadece üçte birini ayırıyor veya dört veya beş saatini. Kur’an ezberlerken diğer sayfayı gözü takılır da ezberlediği sayfaya karışır diye kapatan imam Şafii’yi küçümsemek kimin haddine? Kendisinden sorulduğunda tahtadan direğin altından olduğunu ispatlar delillerini de getirir denen imam Ebu Hanife’yi saymamak kimin haddine?

 

İlimde esas olan gelenekten kopmadan yaşanan güne seslenmektir. İslam içinde her zamana seslenecek materyali barındıran fakat birisinin çıkıp anlatmasına ihtiyaç duyulan bir dindir. İlim denen şey herkesin vakıf olabileceği bir şey değildir. Eğer ki herkes ilme vakıf olsa kelle kadar fikir ortaya çıkar işin içinden çıkılmazdı. Bu demek değil ki birisi çıksın herkesi uyutsun. Kimse için Kur’an ve sünnetten ayrı bir şey ortaya koyup insanları dalalete sürükleme konusunda masumiyet söz konusu değildir. Kur’an herkesin anlayabilmesine müsait bir kitaptır elbette. Ama bununda belli gereklilikleri vardır. Tıp alanında yazılmış akademik bir makaleyi daha ilk dersine giren tıp öğrencisinin eline verip anlamasını beklemek haksızlıktır. Onun onu anlaması için o metne hazırlık yapması gerekir, terimlerini öğrenmesi gerekir. Durum böyle iken Kur’an içerisindeki ayetleri anlamak için dilini dahi öğrenmekten aciz insanlar dilini bilmeden tercümesinden okuyarak Kur’an hakkında konuşmaya kalkıyorlar. Bu kabul edilemez bir olaydır. Dini ilimlere dair hatırı sayılır bir ilim tahsil etmemiş, usul okumamış insanlar ellerine aldıkları bir kitaptan sonra ahkam kesmeye başlıyor. İçerisini açıp bir kere okumamış insanlar sahih-i Buhari’yi reddediyor. Bu hem ilme hem de hayatını ilme adamış insanlara saygısızlık ve haddini bilmezliktir.

 

 

 

Belli kalıp ve kurallar dahilinde ve kaynaklar dahilinde ilim adamları yetiştirmemiz gerekir. Batının yaptığı gibi düşünürler yetiştirmemiz gerekir. Geçmişimizi, geleneğimizi iyi bilen, günümüzü iyi analiz eden insanlar yetiştirmemiz gerekir. Tarihimizde bu şekilde birçok düşünür çıkmıştır ve yine çıkacaktır. Eğitim sistemimizi vakit öldürme üzerine tesis etmektense gerçekten faydalı şekilde şekillendirmeliyiz. Hem pozitif ilimleri hem dini ilimleri hem de tabii ilimleri bilen ilim adamları yetiştirmeliyiz. Bunu haricinde her alan için o alanda yetkin kişilere görev vermeli ve onlara itibar etmeliyiz.

 

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir