Din Kültürü, İslam Dini

İman ve islam

İMAN VE İSLAM

Allah, hangimizin daha güzel işler ortaya koyacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır. Biz,ebedi saadeti kazanmak için Kur’an ve Sünnet-i Seniyyeyi ömrümüze rehber etmeliyiz. Değil o zaman sadece ahiret, dünyamız dahi cennete döner.

Peygamber Efendimize iman eden ilk insanı, bilir misiniz? Ona şefkat kanatlarını açan zevce-i muhteremesi Hz. Hadîce. Hz.Hadîce ki bugünün  kriterlerinde, dünyanın en zengin iş kadını. Ona ilk iman eden, onunla ilk abdest alan, ona ilk cemaat olup namaz kılan. Ya ona ilk iman eden çocuk kimdi? Namaz kılmalarına şahit olan ve bu ne diye soran,sorgulayan amca oğlu Hz.Ali . Bu ne diyordu ne? On yaşında bir çocuk ama şuur sahibi bir çocuk. Önce bilmem ki demişti Allah Resûlüne, işin hakîkati tebliğ edilince ona, bilmem ki bir düşüneyim. Sabaha kadar uyuyamamıştı kalbinin sesinden o kutlu çocuk. Ve sabah olunca şehadet ederim ki sen, Allah’ın Resûlusun demişti. Ne dediklerini biliyordu o dönemin insanı, neyi kabul ettiklerinin ve neyi reddettiklerinin farkındaydılar.

İnsan sûretinde gelip Allah Resûlüne namazı ve abdesti uygulamalı gösteren Cebrail, bu sefer de İslam dininin emirlerini öğretmek için bir meclise gelmişti. O mecliste Hz.Ömer de bulunuyordu. Bana İslam’dan haber ver Ya Muhammed, diyordu insan sûretindeki Melek. Verilen cevaplarda, dinin özü veriliyordu. Allahtan başka ilah olmadığına iman edecek, Hz.Muhammedin peygamberliğini tasdik edecek, zekat verip oruç tutacak, gücün yeterse hacca gideceksin diyordu Allah Resûlü ona. Hepsini  tasdik eden insan sûretli melek, bana imanı anlatır mısın peki deyince, Allah Resûlü; iman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktan ibarettir buyurmuştu ona. Ya ihsan ne deyince Allah’ı görür gibi yaşamak cevabını almıştı insan sûretli melek o kutlu nebîden. Soru cevap tekniğini kullanarak cemaatın dinini öğrenmesine vesile olmak istiyordu Cebrail belli ki.

Soruları art arda geliyordu meleğin. Sanki insanın içindeki soru işaretlerini izâle etmek ister gibiydi. Ya kıyamet diyordu kıyamet, ne zaman kopacak? Sorulan, sorandan daha bilgili değil bu konuda demişti Allah Resûlü ona. İnsan hep merak eder ya sır perdesini, o misal soruyordu ya kıyamet alameti yok mu diye, bir işaret bir emare ? Hizmetçiler efendisini doğuracak, fakirler ,yalın ayaklılar, çobanlar yüksek binaları ile övünecekler, cevabını almıştı o yabancı yani o melek.

Bir meclis vardı ve o mecliste peygamberi gün gözü ile gören hasbihal eden insanlar bulunuyordu ve vahye canlı canlı muhatap oluyorlardı onlar. Peygamberin halden hale girişlerine şahittiler. Namaz, zekat oruç vs deyince bunun mahiyetini idrak edebiliyor ve cennete kanat açabiliyorlardı. İçi boşaltılmış bir müslümanlık değildi onlarınkisi, kainatın zikrini avuçlarında seyredebilecek kadar hakîkatbîn idiler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bunları da beğenebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir